Wednesday, June 15, 2011

Türkiye’ye özgü bir İnsan Kaynakları Modeli

Geçtiğimiz ay “Türkiye’ye özgü bir İnsan Kaynakları Modeli” geliştirmek iddiasıyla bir çalışma başlattık. Söz konusu çalışmayı Linkedin üzerinden irtibat kurduğumuz 2000’in üzerinde şirket sahibi/yöneticisi; İK, iletişim, pazarlama profesyoneli, akademisyen ve yönetim danışmanı ile birlikte yürütüyoruz. Akademisyenlerin kendi başlarına yürüttükleri araştırmalardan farklı olarak, iş dünyası ile birlikte bir şeyler üretmeyi, birlikte öğrenmeyi deniyoruz. Linkedin üzerinden yürütülen grup tartışmalarından farklı olarak; - Tartışma konuları belli bir sistematik dâhilinde, bir bütünün parçalarını oluşturacak şekilde belirlenecek, - Yorum ve öneriler ışığında (i) ulaşılan sonuçlar, (ii) geliştirilen görüşme formları, anket soruları gibi araçlar, (iii) pratik uygulamalar ve (iv) örnek olaylar www.yeniik.com adresi üzerinden tüm katılımcılarla eşzamanlı olarak paylaşılacaktır. Çalışmamıza destek vermeyi kabul eden tüm paydaşlara teşekkür ederim. Araştırmaya “İnsan Kaynaklarının temel amacı ne olmalıdır?” sorusuyla başlamıştık. Bu şekilde eğer bir amaç belirleyebilirsek, İK modelini bu amaç üzerine kurgulayacaktık. Belki “İşveren Markası” kavramının popülaritesinin de etkisiyle “Yüksek nitelikli çalışanlara işletmeye çekmek ve elde tutmak” amacı ön plana çıktı. Bu amacı tartışmaya açtığımızda ise, şu tür sorularla karşılaştık: “Yüksek nitelikli insanların bir araya gelmesi onların yüksek performansla çalışacaklarının garantisi midir?”, “Bir takımın en iyi futbolcuları transfer etmesi ve onları sezon sonuna kadar elinde tutması şampiyonluğu garantiler mi?” Bunun üzerine İK’nın amacını “verimlilik” ve “performans” temelinde revize etmeyi düşündük. Fakat hemen, İK’nın diğer departmanlardan farklı olarak bir “sosyal sorumluluk” yönünün olduğuna ilişkin itirazlar geldi. Özetle ilk tur tartışmalarımız bize başlangıcı hatalı yaptığımızı gösterdi. Belki bir “Finans Modeli” üzerinde çalışsaydık tek bir amaç belirlememiz mümkün olabilirdi. Ancak çalışan-şirket ilişkilerinin karmaşık yapısı, birbiri ile çelişen ihtiyaçlar aynı şeyi İK için yapmamızı önledi. Bununla birlikte eğer anlaşılır bir model kurmak istiyorsak, tüm çalışma boyunca esas alacağımız bir referansımız olmalı. Fakat bu referansın “amaç” şeklinde ifade edilemeyeceği ortaya çıktı. Şimdi tartışmayı aşağıdaki soru ile yeniden başlatmak istiyorum. “Türk şirketlerindeki temel İK problemi nedir?” ya da “Her gün karşı karşıya kaldığınız İK sorunlarının kaynağı nedir?” Eğer net bir problem tanımlayabilirsek, modelimizi bu probleme çözüm getirecek şekilde kurgulayabiliriz. Görüşlerinizi bana Linkedin üzerinden ulaştırabileceğiniz gibi www.yeniik.com sitesindeki “yorum” linkini de kullanabilirsiniz. Katkınız için şimdiden teşekkür ederim.

Türker BAŞ